Ekonomik dönemlerin iniş ve çıkışlarıyla uğraşmak hepimizin iş yaşamında aşina olduğu bir gerçekliktir. Zaman zaman büyük aşamaları deneyimleyerek yüksek iş hacmini yaşayabilen pazarlarımız, belirli bir süre devam eden atılımların ardından, durgunluğa girmekten kurtulamamıştır. Bunda, dünya üzerindeki stratejik sistemlerin, jeopolitik dengelerin ve uluslararası çıkar oyunlarının ağır etkiler uyguladıkları yadsınmaz bir gerçektir. Çağdaş iş dünyasında uygulanmaya çalışılan metodlar hiç kuşkusuz mali kaynakların sağlıklı desteğine bağlıdır ve ekonomik durgunluğun boy gösterdiği ortamların en belirgin sorunu finans kaynaklarının daralmasıdır. Olumsuz gelişmeler sonucunda kurumunuzda birtakım önlemler alınmaya başlanır. Doğal tepkilerin başında da masrafların kısılması gelir. İşletmelerimizde, “arkadaşlar, işler pek iyi gitmiyor, satışlar düştü, masrafları kısmak zorundayız” cümlesinin duyulmasının ardından en çabuk başlatılan uygulama ise, Ar-Ge ve kurumsal gelişim çalışmalarına ayrılan kaynakların filtreden geçirilmesidir. Özellikle pazarlama ve araştırma-geliştirme bölümlerine yöneltilen eleştirel fikirler ve buradaki çalışmaları kısıtlayan mali önlemler, şirketin yakın vadeli likidite konumuna katkıda bulunsa bile, orta ve uzun vadede atılacak adımların çok kısa düşmesine neden olacaktır. Bu nedenle ne pazarlama çalışmalarını ne de araştırma geliştirme çalışmalarını tümden kesmek söz konusu olamamalıdır. Zaruri kısıtlamaların genel yapıyı bozmayacak şekilde uygulanması gerekir. Burada ilginç bir benzerlik kurmak için, zayıflama amaçlı uygulanan perhiz dönemlerini düşünmek yerinde olacaktır. Zayıflamak için çaba sarf edilen bir dönemde bulunmak, gıdasız kalmak anlamına gelmez. Ne olursa olsun, vücudun gereksinimi olan bütün maddeler bir yolla alınmalıdır. İşte bu durum ekonomik dönemleri yöneten şirketler için de geçerlidir. Şirketin beslenme dengesini bozmak büyük bir hata olacaktır.
Bu hassas dengeler çerçevesinde, kurumların stratejik planlarını yaparken yararlanabilecekleri bir kaç kilit nokta vardır: En başta kendi öz yeteneklerine konsantre olmak gelir. Yaratıcılıktan ödün vermeden, ama ek masraflara sebebiyet verebilecek deneme yanılma davranışlarını iyi yöneterek, uzmanlık alanlarımızı öne çıkartmak fayda getirecektir. Bu arada sürekli akılda tutulması gereken husus, işletme içerisinde bir bütünlük dahilinde hareket etmek olacaktır. İşletme dediğimiz bütünsel yapının bileşenlerine ada-çözümleri getirmek bizi hiçbir yere ulaştırmaz. Kurumun değer oluşturma zincirini, yani işletmenin bütün süreçlerini entegre şekilde koşturmak esastır. Bu esnada müşteri için anlam taşıyan değer faktörlerini bilmek ve buna bağlı pazar konumlandırmasını temel almak da yerinde olacaktır. Gerçek müşteri odaklılık, müşterimizin bizden beklediği değerleri ona sunabilmektir. Bunu yapabilmemiz ve elimizdeki kaynakları etkin kullanabilmemiz için, müşterimizin bizim ürün ve hizmetlerimizden aslında ne beklediğini baştan bilerek yola çıkmamız en doğrusudur. Bu önlem hem kısa hem de uzun vadeli kazanç olarak geri dönecektir. Ekonomik değişim dönemlerinde ayakta kalabilmek için, sadık müşteri portföyüne olduğu kadar çalışma arkadaşlarımızın sadık yaklaşımına da ihtiyacımız vardır. Bunun özü de kurum kültüründe saklıdır. İşlerin normal yürüdüğü devrelerde kurum kültürüne yapmış olduğumuz yatırımlar özellikle kritik anlarda meyvalarını vermeye başlayacaktır. Kurum kültürünün sağlam temelleri üzerinde huzur içerisinde konumlanmış bir ekibi, karşı karşıya bulunduğumuz problemlerin çözümlerini birlikte aramaya ve bu çözümleri ilgili sıkıntıları çekerek uygulamaya ikna etmek nisbeten kolay gerçekleşecektir.
Kısaca özetlemek gerekirse, ekonomik dönemleri yönetirken işletmedeki fonksiyonların ve süreçlerin arasındaki bütünlüğün bozulmaması en önemli unsurdur. Zor dönemlere girilmesiyle birlikte, masrafları azaltmak amacıyla ilk hedef olarak alınan ArGe ve pazarlama çalışmalarını tümden kesmek, geleceğe giden yolu kendi elimizle tıkamaktır. Gereksiz masrafları kısmak, öz yeteneklerimizi yeniden keşfetmekle başlayacaktır. Bu amaçla, müşterimizin beklentilerini ve kendi yeteneklerimizi çok iyi bilip uygulamaları buradan başlatmak, rakiplerimizin aynı kapsamdaki çabalarının farkında olmak ve şirket içinde kurumsal kültüre dayalı ekip ruhunu elde etmek, dönemleri ustaca yönetmenin altın anahtarlarıdır.