Uzun yıllardır kurumlarda eğitim veren bir gelişim danışmanı olarak katılımcılarımın ortak bir sorunu hep dikkatimi çekti; eğitimlerde ürettikleri fikirleri sahada nasıl uygulayabilecekleri konusunda zorluk çekiyorlardı.
Bunu aşmak için gerek program sırasında gerek programdan sonra iletişimi ve takip sürecinin yapılandırmak suretiyle kendilerine destek sağlamayı alışkanlık haline getirdim. Ancak eğer kurumlarındaki yapı bu sürekliliği destekleyecek düzeye ulaşmamışsa işte o zaman etkimizin olabileceğin altında kalabildiğini de gördüm.
İnsana yapılan yatırımların geri dönüşünü daha etkin kılmak adına kurum kültürü üzerinde gereken düzenlemelerin sorumluluğu insan kaynaklarına düşmektedir. Bu mimari müdahaleye Dave Ulrich “HR Transformation Impact” adınıveriyor; ben bunu “İnsan Kaynaklarının Dönüştürücü Etkisi” olarak ifade etmeyi tercih ediyorum.
Sözü geçen bu dönüşüm ancak şirketin performansındaki iyileşme tüm paydaşlarca farkedilebilirse gerçek düzeye ulaşmış olacaktır. Yani başta çalışanlar olmak üzere, yatırımcılar, müşteriler ve toplum şirketin IK’nın dokunuşuyla daha “bereketli” bir platform haline geldiğini hissettikçe dönüşüm gerçekleşmiş olacaktır. Bu tarz bir platform üzerinde iş yapan bireyler de eğitimlerde öğrendiklerini ve geliştirdikleri fikirlerini hayata geçirmede daha fazla imkan bulacaklardır.
IK’nın etkisini arttırmak için IK profesyonellerinin izleyecekleri paydaş odaklı değer sunma yaklaşımını devreye almak akıllıca olacaktır:
– Dış dünyadaki tüm karar veren çevrelerin şirketten beklentilerini IK gözüyle takip ediyor olmak (politikacılar, devlet, ekonomik kurumlar, vakıflar, sivil toplum vb.)
– Şirketin rakiplerinin hareketlerini IK bakışıyla izlemek
– Şirketin tedarikçilerinin hamlelerini ve beklentilerini gözlemlemek
– Şirketin müşterilerinin beklentilerini, alışkanlıklarını, yaklaşım arayışlarını çok net gözlemleyip idrak etmek
– Şirketin üst yönetiminin hedeflerini ve oyun planlarını bilmek
– Şirketin yatırımcılarının dünyasını bilmek; onların yatırım fırsatlarının bilincinde olmak
– İşveren piyasasını mevcut pazar şartlarıyla bağlantılı şekilde gözlemlemek, şirketin çalışanlarının alternatiflerini ve beklentilerini hakim şekilde takip etmek
Yukarıdaki bu maddeleri ustaca çalışıp hazırlıklı hale gelen IK ekipleri bunların ışığında en uygun program ve sistemleri devreye alabilecek ve gerekli aksiyonları hayata geçirecektir.
Bu şekilde sistematik ve bütünsel bir yaklaşım sergileyen IK ekipleri şirketlerde destek birimlerin korkulu rüyası olan dış kaynak ile yer değiştirilme riskini yönetip işlerini muhafaza etme hakkını elde edeceklerdir. Çünkü bütünsel paydaş bakış açıları sayesinde şirkete oluşturdukları kendi maliyetleri karşılığında şirkete fazlasıyla kazanç getiren projeler yaparak kurumdaki gerekliliklerini teyid edebilecektirler.
Bu kazanç sağlayan projeler esnasında diğer birimlerle ortak adım atmaları da mümkün olacak ve örneğin pazarlama birimi ile özellikle müşteri anketlerinin tasarımında ortak çalışarak söz konusu araştırma sonuçlarına göre şirketin satış ve pazarlama sürecine yapılacak kaynak yatırımını sıcağı sıcağına planlayabilecektirler. Elbette böyle işbirlikleri için ön koşul, IK ekibi çalışanlarının da bu tarz projelerde yer almaya uygun yetkinlikte olmalarıdır.
Hiç kuşkusuz IK nın şirketin strateji yayılımında çok kritik rolü bulunmaktadır, bu rol sayesinde IK gerçek etkisini ortaya koyma şansına yaklaşabilir; önemli olan bu şansı hakkıyla kullanmak ve yerine başka bir alternatif düşünülemeyecek etki ve rolü bileğinin hakkıyla kazanmaktır.
Serkan Gülener